Himalaya Dağları Kala Patthar (5.545m), Gorekshep (5160m), Cho La Pass (5.420m), Clola la (5.420m), Renjo-la (5.416m), Everest Base Camp (5.364m) Ekim 2024

 

            ‘Yol’.... ne ufku açık bir kelime…

                                                                                                                                                 Himalaya Dağları            

Uzun yıllardır planlayıp ama nedensiz sürekli ertelediğim Himalaya Dağları’nın eteklerinde ve zirvelerindeki yolculuğum başlıyor.  12.10.2024

Havaalanına gitmek için otogarda otobüs saatini beklerken ablam, Elif ve Cem  geldiler uğurlamaya. Hiç beklemiyordum uğurlanmayı çok şaşırdım çok mutlu oldum. Yıldız otobüs saatini kaçırmış aradı. Sonra Selda arkasından Serpil, Arzu ve arkasından diğer arkadaşlarım. Şans dilemek için aranmak ne güzelmiş.  

Nasuh Mahruki ve Tunç Fındık’ın Everest zirvesini anlattığı kitaplarda okumuştum, onları da arkadaşları dostları uğurluyorlardı.  Tamam benimki sadece Everest Bace Camp ve Kala Patthar ama bu,  benim kendi dünyamın en yükseği.

Çok heyecanlıyım. Neyle karşılaşacağımı bilmiyorum. Günlerce 4bin - 5bin metrenin üzerinde olacağım. “Bir şeyleri yapmak zor değildir; zor olan kendinizi onları yapacak ruh haline sokmaktır” diyen kişi (Constantin Brancusi) bir heykeltıraş olsa da, benim durumum için de kullanabilirim.

‘Ben hazırım’ diyebilirim ama vücudum izin verecek mi? bunu bilemiyorum.

İlk durağımız Katmandu’da iki gün geçirdik. Tapınaklara gittik. Bu kısmı belki bir ara tapınaklar başlığı altında yazarım. Sırf bu yüzden Katmandu’ya geliniyordur ama benim aklım dağlarda olunca gezinin bu kısmı da sabırsızca geçti.

Ve nihayet havaalanındayız… Lukla uçağını bekliyoruz. Hava şartları nedeniyle uçağın kalkıp kalkmayacağı belli değil. Eğer Katmandu’dan uçamazsak Ramechha'ya arabayla 5 saat çok kötü yollardan gidip oradan uçağa binme durumumuz var. Tabi beterin beteri var, dönüş yolunda yapmak zorunda kalacağım 27 saatlik kara yolculuğundan henüz habersiz olduğumdan bu 5 saat ihtimali bana hayli kötü geliyordu. En fazla 15 kilo olması gereken -fazlası için ayrıca ödeme yapmak gerekiyor- kamp ve zirve çantamla birlikte umutla bekliyoruz.

Sonunda Lukla uçuşumuz 16 kişilik minik uçakla başladı. 35 dakika sürecek yolculuğumuzda sislerin altındaki dağları izliyorum. Daha önce böyle bir güzellik görmediğimi düşünürken aslında sonraki göreceklerimin fragmanıymış bu. Günlerce ne şaşkınlığım bitti ne de hayranlığım. Her adımda farklı bir duygu yoğunluğu…

Lukla'daki Tenzing-Hillary Havaalanı'na İner inmez ilk iş Lukla Restoranında yemek yedik.

Aslında alışkın olduğum grup gezilerinden farklı bir durum vardı.  Arkadaşlarım yürüyüş boyunca ya önden gittiler, ya arkadan geldiler ya da rahatsız oldukları için zirveye gelmediler. Herkes için biraz bireysel bir gezi gibi oldu, bu nedenle bundan sonrasını yalnızmışım gibi anlatabilirim. Sadece kahvaltı ve akşam yemeklerinde bir saat bir aradaydık. Konakladığımız yerler dışında bir arada fotoğrafımız çok istememe rağmen yok. Bir problem yaşanmadı sadece kendi başlarına ayrı ayrı yürümek istediler. Başta bana biraz garip geldiyse de yalnız adımlamak, koca koca dağların arasında kendimle kalmak, bu heybeti yalnız seyretmek  keyif vermeye başladı. Çok fazla fotoğraf ve video çekimleri yaptım. Rehberimiz Dipak çok sabırlıydı.   

Ve artık yürümeye başlıyoruz. Lukla 2.860m. Ama biz Phathing’e 2.652 m’ye doğru inmeye başladık. Doğa, daha buradan güzelliğini cömertçe sunmaya başladı. Yeşillikler içinde patikadan adımlıyoruz. Çok insan var bizim gibi gidenler gelenler, yük taşıyanlar, yaklar, eşekler, atlar. Yukarıya çıkanlara ve yük taşıyanlara sürekli yol veriyoruz. 


Yol boyunca manzaramız kocaman vadiler, geniş dere yatakları… Derelerden akan su dağlardan gelen erimiş buz olduğu için bulanık. Karyolung (6511 m), Nupla (5885 m) ve Gongla (5813 m) gibi zirvelerin sisli, bulutlu hallerini uzaktan uzaktan seyrederek yürüdük. O büyük, upuzun asma köprülerden geçerken çok sallandığı için videoya almakta zorlandım. Sonra o kadar çok köprü geçtik ki.

Yaklaşık 5 saat sonra Phathing’e (2.652m) geldik. Yemek yedim ve hemen dinlenmek için odaya geçtim.

Tüm konakladığımız odalar soğuk, uyku tulumumla yatıyorum. Yatakların üzerinde yorganlar var ama onların temiz olduğunu ve ısıttığını sanmıyorum, sadece restoran bölümünde soba yakmışlar.

Sabah güzel bir kahvaltı sonrası,  Namche  Bazaar’a doğru (3440m) yavaş yavaş yükselmeye başladım. Ben normalde de zirvelere yavaş çıkan biriyim, yavaş yürüyorum. Zaten 5bin metre üzerine sağlıklı ulaşmamın en büyük nedenidir bu. Her gördüğüm güzelliği durup seyrediyor fotoğraflıyorum bazen de rehberimiz Dipak telefonumu alıp fotoğrafımı çekiyor ya da telefonu 10sn ayarlayıp taşın üzerine koyup kendimi çekiyordum.

Çok mutluyum, keyifliyim, her adımda sonrası için heyecanlıyım.

Yarı orta zorluktaki bu parkurda, 30-40 cm yüksekliğinde taş döşeme basamaklarla yükseliyoruz. Adını internetten bakıp öğrendiğim Dudh Koshi Nehri'ni takip ederken üç asma köprüden geçtik, her köprüde video ve fotoğraf çektim.

Yol boyunca bir çok köyden geçtik. Chumoa ve Monjo adlı bu köyler dar sokaklardan oluşuyor. Taşlı yolları, küçük küçük evleriyle her köyde Nepal bayrakları ve dua tekerlekleri var. Bu dua tekerleri çok ilginç, sola doğru çeviriyoruz, çevirince bir zil sesi duyuluyor. Dipak sürekli ne tarafa çevireceğimi gösteriyor ters çevirdiğimde oluyor. Bir yerde okumuştum. Dua tekerlekleri hareket ettikçe içindeki duaları çevirerek yaydığına inanıyorlar. Ayrıca Stuba adlı, üzeri dua yazıları ile kaplı yığma taş yapılar bulunuyor ve bunların solundan geçiyorlar.


Bu bölgenin adı Sagarmāthā Milli Parkı, buraya girişte izin alınıyor. Rehberimiz Dipak pasaportlarımızı alıp izin işlemlerini yaptı. Kısa bir bekleme ve dinlenme sonrası bazen yokuş aşağıya, bazen yokuş yukarıya yürümeye devam ettik.

Sagarmāthā Milli Parkı (sagaramāthā rāṣṭriya nikuñja), Nepal'in doğusunda, Himalayalar üzerinde, Everest Dağı'nın egemen olduğu bir koruma alanıdır. Solukhumbu Bölgesi'nde 1,148 km2 (443 mi2) bir alanı kaplar ve 2.845'ten Everest Dağı'nın zirvesinde 8.848 m'ye (9.334 ila 29.029 ft) kadar yükselerek uzanır.

 

Ve kutsal topraklara giriş yapılır.

Giriş merdivenli, girişte sol tarafta 5 adet büyük dua tekerleği var, sürekli dönüyorlar. Geniş merdivenlerden çıkmaya devam ediyorum, bir çok outdoor ve hediyelik eşya satan mağazaların önünden geçiyorum. Güzel kafeler, mekanlar var ama sonra bakarım deyip konaklayacağımız yere, Green Tara Hotel’e ulaşıyorum. Sanırım yol 5-6 saat sürdü. Dinlendikten sonra tekrar çıkıp köyü dolaştım.

Namche Bazaar, Khumbu bölgesinin kalbi olarak bilinir. Aklimatize olmak için bir gün fazladan kalacağız.   

Gece uyumadan önce geldiğimiz bu son yere kadar gördüklerimi hafızamda yokladım. 3.440m’deki Namche  Bazaar’dayım. Çıktığım zirvelerin yüksekliklerini pek aklımda tutamam bu yüzden telefonumdaki listemi açıp baktım, Küçük Demirkazık benim en sevdiğim zirvelerden biri ve 3.400m.

Ertesi gün Namche Bazaar ve aklimatize günü. 3.900m’deki Shangbouche Tepesi’ne çıkıldı ve yol üzerinde  Sherpa Müzesi gezildi. Müzenin önünde  Tenzing Norgay’ın büyük bir heykeli var.

Tenzing Norgay ve Edmund Hillary 1953 yılında güneydoğu sırtı rotasını kullanarak Everest'e belgelenmiş ilk tırmanışı gerçekleştirdi.


Sabah kahvaltı sonrası Thame'e (3850m) doğru yürümeye başladık. Yürüdük yürüdük, çıktık indik, şelaleler, dereler, köprüler ve üzerinde küçük dar yolları olan köylerden geçtik. Yol boyunca atlar, yaklar, eşeklerle ya da parmak arası terlik, bez ayakkabı, incecik kıyafetli erkekler, kadınlar  alınlarından destek aldıkları bir bez yardımıyla sırtlarında tüp, su, içecek, yiyecek aklınıza gelebilecek her şeyi taşıyorlar. Üç buçuk saat sonra yeniden konaklayacağımız yere vardık. Bu sefer çok erken geldiğimiz ve yorgunda olmadığım için kısa bir süre dinlendikten sonra etrafın güzelliğini saatlerce seyredip fotoğrafladım. Yükseklikle ilgili bir sıkıntı yaşamıyordum ama yükseldikçe yürüyüşler bedenimi yoruyordu ve erken yatıp dinleniyordum. Uyumadan bir baktım, Verçenik 3.711m (benim ilk teknik zirvem) ve Büyük Demirkazık 3.756m. Yani benim çıkıp hemen indiğimiz yüksekliklerde şimdi konaklıyorum. Yarın Erciyes ve Kaçkar zirvesinin de üstünde olacağım sonra Süphan Dağı ve Ağrı Dağı.

 

 

 
















Yine çok güzel bir sabaha uyandım ve adımlamaya başladım, bakalım daha ne güzellikler göreceğim. Lungden (4380m) dört saat sürdü ama yükseklik artık yormaya başladı adımlarım daha yavaşladı.  Yine eşsiz manzara eşliğinde geniş bir vadi, dağların arasında dar bir dere ve gözünün görebildiği uzaklıklarda dağlar. Rota, sürekli çıkış şeklinde değil. Çok dik vadi tabanlarına önce dik iniş sonra dik çıkışlar şeklinde devam ediyor.  Konakladığımız bölgeler daha çok soğuk olmaya başladı. Artık dört bin metre üstündeyiz mutlu, huzurlu ve yorgun bir şekilde uykuya dalıyorum. 

 

 

 

  

Harika bir güne kalkıyorum, bu sefer yolumuz çok uzun, 18km  ve yüksek. Renjo-la (5.416m) çıkıp, sonra Gokyo Vadisi'ne (4.800m) ineceğiz. Everest Dağı’nı ilk kez burada göreceğimi yola çıkarken bilmiyordum.

Yol beni çok yoruyordu. Adımlarım çok yavaşladı ama zirveye az kaldı. Yol boyunca yine birbirinden güzel zirveleri seyrediyorum ama çıktığım yer o kadar dik ki, çok zorlanıyorum. Yürürken arkamdan gelenlere yol veriyorum, bazen de yukarıda yol verdiklerimi geçiyorum. Çok hızlı nefes alıp veriyorum ve sonunda Renjo-la’nın 5.416m’lik zirvesindeyim. Onlar tepe diyorlar, geçiş diyorlar, 5.416m’lik tepe mi olur? Zirvede bir süre durdum, o kadar soğuktu ki… Bir kadın elinde torba çöpleri topluyordu. O kadar yorgundum ki oturduğum bölgedeki çöpleri toplayıp uzattım. Karşılığında bana el ısıtıcı verdi. Çok üşüdüğümü görünce Dipak da çantasından iki tane çıkardı eldivenimin içine koyup yürümeye devam ettim, nasıl olsa Dipak her şekilde bana yetişiyor. 

 

 

Ve işte sol tarafta bulutların arasından bana göz kırpıyordu Everest dağı, ilk gördüğüm yerde hemen birkaç fotoğraf çektim son fotoğrafta bulutlar artık kapatmıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 






 

Yoluma devam ettim. Dört saatlik bir iniş sonrası Gokyo Vadisi'ne (4.800m) geldim. Yukarıdan vadi tablo gibiydi, 4.400 metrede bir göl, kenarında küçük küçük konaklanacak yerler. 

 

 

















Çok yorgundum ve yükseklik nedeniyle vücudum ödem toplamıştı. Yüzüm, bel bölgem ve ayak bileklerim şişmiş. Neyse ki ayakkabılarım rahat ama çoraplar sıkmaya başladı. Burada iki gece kalacağız, dinlenince her şey geçecek sandım ama yüzümün şişliği birkaç gün sonra indi ama vücudum ve ayak bileklerimdeki şişlikler Türkiye’ye döndükten sonra indi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Güzel bir dinlenme sonrası yola çıkma zamanı, hava harika, Gokyo Vadisi’nin güzelliğine doyamıyorum. Gokyo Vadisi’ni ve dünyanın en yüksek altıncı dağı olan Cho Oyu (8.201m) dağının görüntüsünü  arkamızda bırakıp adımlamaya devam ediyoruz.   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 





Bugün az yürüyeceğiz ve aşağıya doğru, konaklayacağımız ve gideceğimiz yer Thaknag  (4750m).  Gokyo’nun yeşil gölünün güzelliği sonrası, yol bana çok koyu göründü. Göller kayaların rengini almış koyu renkteydi, hava kapalıydı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 




İniş çok dik ve kayalık, sonrası düz bir vadi oldu. Dağlarla çevrili harika bir vadi. Küçük bir dere akıyor, derenin sonu dağlara doğru uzanıyor.

Hiçbir şeyin sonu yok burada dereler dağlarla, dağlar gökyüzüyle birleşiyor.




Güzel bir uyku sonrası kahvaltı ve yine yollardayım.
















Yükseliyoruz, çok dik çıkıyoruz, önce Clola la (5.420m). Çıktık, yerler kar ve buz ama güneş erittiği için çok fazla değil. Bu yükseklikte kısa bir dinlenme, fotoğraf ve video çekim molası sonrası devam ettik.

 

 

 


















Çıktığımız bu zirveden -onlar tepe diyor- inmeye başladık. İndik indik ve Cho La Pass  (5.420m)  Tepesi’ne çıkmak için tekrar yükseldik, bu sefer diğer çıktıklarımızdan daha dik bir yere çıkmaya başladık ama ben çok yavaşım, her bir anın tadını çıkarmaya çalışıyorum. Bu yükseklikte diğer zirveleri çok net görebiliyordum, manzarayı seyretmek için ayakta dakikalarca durdum,  fotoğraf çekip videoya aldım, her karesini hafızamda tutmaya çalıştım. Ardından konaklayacağımız bölgeye gelebilmek için yeniden inişe geçiyoruz.

  Dzongla'ya (4850m) yaklaşık 11 km. Yavaş yavaş adımlarla yükseliyorum, yükseldikçe nefes alamayacağımı düşünüp daha derin nefes alıyorum. (Dört binin üzerine çıktıktan sonra geceleri derin nefesler alırken uyanıyorum uykumdan ve kesinlikle uyku tulumumun fermuarını tam kapatamadım.  Psikolojik sanırım, bu durum Türkiye’de de devam etti bir süre)  Çok dik bir rotada çıkıyordum, sık sık ayakta durup dinlenip yürümeye devam ediyordum. Zaten hiç oturmadan sürekli yavaş yürüyordum, arkamda harika bir manzara bırakıyorum, dönüp bakıp tadını çıkarıyorum ve arkadan gelen insanları seyrediyordum.  O kadar mutluydum ki zirveye vardığımda (onların tepe dedikleri yer) işte 5.440 metredeydim. Benden önce gelenler, benden sonra gelenler, benden önce inmeye başlamış insanlar vardı. Onlar da çok mutlu, arkadaşlarına sarılıyorlar, fotoğraf çekiliyorlardı. Dipak da birden fazla fotoğraflarımı çekti, neyse ki Dipak vardı.

Zirvede fotoğraf ve video çekimleri sonrası, bir şeyler yedik ve inişe geçtik. İniş çok dik ve karlı. Biraz aşağıda sanırım Dipak benim için çantasından krampon çıkaracaktı ama ben yürüyüp gidince gerek görmedi. Hasan dağından alışığım ben o karlara. Dik yamaçlardan indik ayakkabı biraz kayıyor ama dikkatli olunca bir şey olmadı. Bir süre sonra düz bir alana geldik. Kar bitmiş, kayalardan devam ettik ama daha çok yolumuz vardı. Bu sefer çok yoruldum artık Dzangla’ya gitmek ve uzanmak istiyordum. Günlerdir yürüyordum, bugün çıktığımız 5.420m bana fazla geldi sanırım. O kadar yoruldum ki artık fotoğraf çekmek için telefonuma bile uzanmıyordum, bir an önce gitmek istiyordum. Uzaktan konaklayacağımız yeri gördüm ama tam bir saat daha yolumuz vardı. Konaklayacağımız mekana gittiğimde akşam yemeğine bir saat vardı, odaya gitsem uyur kalırım diye restoranda koltukta üzerimdekilerle ayakkabımı bile çıkarmadan uyuya kaldım.

 

Ve sabah oldu. İyiyim, yorgunluk yok, ağrı yok, sızı yok, yükseklikle ilgili sıkıntım yok, sağlığım iyi, bana da mutlu olmak düşüyor.

Hep söylerim: Doğanın mutlulukla bir ilgisi olmalı…

 













Bugün  Chola-labuche Pass (5.450m) geçişi yaparak  Gorekshep (5160m)’e iki gün konaklayacağımız yere yürüyeceğiz. Yaklaşık 23km.

Günlerdir beş bin metre üzerinde yürüyorum, konaklıyorum, bu benim için mucize gibi bir şey. Sağlığım yerinde, yüzümdeki ve bileğimdeki şişkinliğe takılmamaya çalışıyorum; iyiyim, yürüyorum, yavaş yavaş yükseliyorum, olması gerektiği gibi sıkıntısız, problemsiz adımlıyorum, gördüğüm her kare mükemmel, çok daha uzun günler kalmak isterdim. Adımlamaya devam ediyorum bir yandan yükseldikçe yorgunluğum artıyor, bir yandan anı uzun uzun yaşamak istiyorum ama o tepenin arkasında daha güzeli var biliyorum. Bir an önce oraya gitmek istiyorum, oraya giderken yoruluyorum konaklayacağımız yere varmak istiyorum ama doyamıyorum, karışık duygular içinde patikayı takip ediyorum. Aşağılarda çok insanla karşılaşıyorduk ama burada pek karşılaşamadım. Chola Pass geçidini çok yürüyen yok bugün. İnişler çıkışlar, dağlar zirveler gözümün görebildiği uzaklıktaki karlı, sisli zirvelerde yürüyorum. Nihayet düz bir alana geldim diye düşünürken bir süre sonra Goreshep’e gelmeden hemen önce çok dik bir yer çıkıyoruz. Çıkınca orası sandım Nepal bayrakları vardı. Zaten her yere Nepal bayrakları asmışlar. Çıktık ama hiçbir şey yok, tam bir hayal kırıklığıyla yürümeye devam ettik. Normal şartlarda 15 dakikada giderdim ama o kadar yorgunum ki 35 dakika sürmüştür. Vardığımızda güneş batıyordu. Dipak telefonumu istedi. Dağlar üzerine batan güneşin rengi gelmiş, altın sarısı gibi bir sürü fotoğraf ve video çekti.

Gorekshep, Everest Ana Kampı'na hem de Kala Patthar 'a yapılan yürüyüşlerin son konaklama yeri, sonrası dönüşler başlıyor. Çok kalabalıktı, önceden ayarlanan odalarımız başkalarına verildiği için çadırda kaldık.

Yarın  Everest Base Camp (5.364m), Ertesi gün Kala Patthar (5.545m) çok heyecanlıyım.

 

Sabah saat 05.00 gibi kalkıp Dipak’la birlikte Everest Base Camp’a yürümeye başladım. Hava yeni yeni aydınlanıyor ama çok güzel doğa, gökyüzü. Yürürken yol boyunca sağ tarafımda bakışıp durduk Everest Dağı’yla. Kocaman devasa bir kütle ne kadar ilerlesem solumdan beni seyrediyor sanki.

 

Bir ara aşağı doğru inmeye başladık. Kayaların üzerinden, yanından geçtik ve işte Base Camp yazılı o taş orada. Yıllarca Everest’i tırmanan dağcıların kitaplarında, anılarında okuduğum kelimeler burada mı yazılmıştı notlarının arasına? Onların zirve için haftalarca aylarca konakladığı bu noktada bulunmak nefesimi kesiyor. Şimdi kamp yeri başka yerde tabi, bu kadar insanın ziyaret ettiği yerde olmamaları normal. Fotoğraflar çekildim her yerinde. Taşın olduğu yer biraz aşağıda kalmıştı, daha yukarıya çıkıp video ve fotoğraf çekimleri yaptım. Kamp alanından erken çıktığımız için çok kalabalık değildi, biz dönüşe geçtiğimizde yol boyunca çok insanla karşılaştım ve şimdi sağ tarafımdan beni izliyordu kocaman dev dağ kütlesi. Bakışarak kamp alanına döndüm. 

 

 



Harika manzaralar eşliğinde bir günü daha bitirip uykuya daldım.

 

Gece saat 04.00 de Dipak’ı bekliyorum. Vücudum yeterince dinlendi mi emin değilim. Umarım çıkabilirim diye düşünüyorum ama devam etmemek; “Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek neden bu noktaya kadar geldik” diyen Seneca’ya ayıp olurdu.

Kala Patthar (5.545m)’da güneşin doğuşu için erkenden yürümeye başladık, hava karanlık, kafa lambalarıyla ilerliyoruz. Biraz yürüdükten sonra yükselmeye başladık ama çok dik. Önümüzde ve arkamızda farklı gruplar var, beni geçiyorlar, bazen ben hızlanıyorum. Çok soğuk, durup çantadan bir kat daha bir şeyler çıkarıp giyiyorum, yine soğuk. Kaz tüyü eldivenler içinde ısıtıcılar var ama ellerim ısınmıyor. Günlerce yürümenin yorgunluğu bu, yükseklikte uzun günler kaldım, alıştı vücudum. Kendimi çok yordum biliyorum ama buna çıkmam lazımdı. Çok kalabalık bir yere çıktım orası zirveydi sanırım ama o kadar üşüdüm ki telefonumu çıkaramadım güneşte doğmadı. Hemen aşağıya doğru yürümeye başladım. Biraz aşağıda Dipak telefonumu aldı ve arkamda son kez gördüğüm Everest Dağı’yla birlikte fotoğraflarımı çekti. 

Çok şanslı hissediyordum kendimi, üşüyordum ama o an o kadar güzel bir duygu içindeydim ki bunu karşılayacak bir kelime bulamıyordum. Sadece hayal kurmak yerine, artık onları gerçekten yaşamanın mutluluğu olabilir.

 



Soğuktan donmamak için hızlıca aşağıya indik, aşağılarda güneş doğdu ve ben ısındım daha çok fotoğraf video çektim. Sonra hemen odama gidip sıcak uyku tulumumun içine girdim.

Bir saat sonra kalktım yorgundum kahvaltı yapıp hemen yola çıktık.

Artık dönüşe geçmiştik, yüksekliğe o kadar alıştım ki şuan aslında 4.500m üzerindeyim. Aşağıya doğru inmeye başladık, iki buçuk saatlik yürüyüşten sonra Lobuche (4.910m)’de öğle yemeği yedik, kısa bir dinlenme sonrası Periche (4.371m)’e konaklayacağımız yere doğru yürümeye devam ettik. Yol yine dağlarla çevrili harika doğasıyla bize eşlik ediyordu.

Güzel bir mekanda konakladık, erken kalkıp kahvaltı sonrası yola çıktık.

Panboche’ye konaklayacağımız yere gidiyorduk. İki buçuk saatlik bir yürüyüş sonrası yine çok güzel bir köydeydim. Kafede oturup kahvemi içip, tatlımı yedikten sonra tapınağına doğru yürümeye başladım. Küçük bir tapınak, yine dua tekerlekleri var ve dayanamıyorum çevirmeden duramıyorum 😊 Yukarıdan köy çok güzel görünüyordu.  Yemek sonrası dinlenmek için erkenden yattım.

 

 

Ve Deboce(3.820m)’ye doğru inmeye başladık, arada yine çıkıyoruz sonra tekrar iniyoruz, kesinlikle sürekli iniş olmuyor. Deboce’de yemek molası sonrası Khumbu bölgesindeki en büyük manastır olan Tengboche (3.860m)’e doğru yürümeye devam ettik. Patikalar, yollar ve asma köprülerden geçiyoruz dağların muhteşem görüntüsü eşliğinde sisli, bulutlu ve tatlı bir yokuş sonrası Tengboche ( 3.860m) karşımızda.

Dağların, zirvelerin ortasında bir yer. Ne tarafa baksam manzara, yürümeye devam edip solda yerliler ve turistler için önemli bir dini mekan olan bu bölgenin en büyük manastırına girip dolaşıyorum. Çok büyük değil içerisi, dua çarklarını çevirip, thangkaları inceleyip çıkıyorum. Avlusunda erkek öğrenciler dolaşıyor, turuncu bir üst altına kırmızı bir etek giymiş 7-8 çocuk daire olup aynı hareketleri yapıp el çırpıyorlar. Biraz video çektim ama çok da rahatsız etmek istemedim, beni fark etmediler, kendime hatıra olarak çektim.

Everest, Lhotse, Nuptse ve Ama Dablam dahil olmak üzere dağların panoramik manzaraları bu noktadan görünebiliyor.

 

 

 

 



Tapınak sonrası konaklayacağımız Kumjun (3.790m)’a doğru inişe devam ediyoruz. Buradan sonra bitki örtüsü daha çok olmaya başlıyor, dere yatakları daha daralıyor, patikadan inişler ve çıkışlar yaparak konaklayacağımız yere geliyoruz.  Gün içinde yürüyüşümüz yaklaşık beş saat sürüyor.

Sabah kahvaltı sonrası bugün konaklayacağımız Tok tok köyüne doğru adımlamaya başladık. Aslında dört saatlik bir yürüyüş mesafesinde ama ben çok durup fotoğraf, video çektiğim ve günlerce yürümenin yorgunluğuyla yavaşladığımdan buraya beş saatte gelmiş olabilirim.

Yarın Lukla’ya gidip cuma günü uçakla Katmandu’ya geçip, pazar günü de Türkiye’ye uçacağımı düşünüyordum ama hiç öyle olmadı. Asıl planlanmamış maceranın bundan sonra başlayacağını bilmiyordum. 

Sabah kahvaltı sonrası üç saat süren bir yürüyüşle Lukla’da olacağız. Artık bu son yürüyüşüm sanıyordum ama öyle olmadı.  Yol tanıdık, asma köprüler tanıdık, yeşilin tonları daha çoğalmış, solumuzda dere manzarası ve sesi eşliğinde patikadan son durağımıza geldik. Lukla çok kalabalık, o kadar kalabalık ki önceden ayarladığımız konaklayacağımız yerler başkalarına verilmiş. Bugün perşembe ve salı gününden beri hava şartları nedeniyle uçaklar kalkmıyor. Havalimanı ve helikopterin kalktığı alanlar, oteller, restoranlar çok kalabalık. 

Cuma sabahı erkenden havaalanına gittik. Hiç şansımız yoktu çünkü salı gününden beri bekleyenler vardı. Zaten hiçbir uçak, helikopter kalkmıyordu. Türkiye uçak biletimi Pazar gününden, pazartesi gününe değiştirdim. Cumartesi bir şekilde o uçağa binemezsem pazartesi gününe de yetişemeyebilirdim.

Dün konakladığım odadan ayrılmak zorunda kaldım, başka bir yere geçtim, Lukla’dan kimse gidemiyordu. Mustafa ve arkadaşları Katmandu’dan Lukla’ya gelmeye çalışıyorlar. Mesajlaştık, Katmandu’dan helikopter ayarlamışlar, umarım gelebilirler ve umarım ben de gidebilirim.

Lukla sokaklarını ışıklarla süslüyorlardı. Diwali (ışık festivali) varmış, hava kararmaya başlayınca küçük küçük mumlar yakıldı tepsilerin üzerinde, mekanların önlerini mumlarla, camlarını ışıklarla süslediler. Hava kararmak üzereyken yerel kıyafetlerle müzikler eşliğinde gösteri yapmaya başladılar, oturduğum mekanın tam önünde çok keyifli, eğlenceli, üçerli gruplar halinde dans figürleri sergiliyorlar, daha sonra mekanlara girip mekan sahiplerinin daha önceden hazırladığı içinde mumlar ve paralar olan tepsileri alıp çıkıyorlar. Sonra başka bir mekan önüne gidiyorlar.  Geç saatte kasabanın bütün gençleri toplandı ve sabaha kadar şarkıya eşlik edip dans ettiler. Müzikler tanıdıktı çünkü 90’lı yılların yabancı müziklerini cover yapılmışlar.

Cumartesi sabahı erkenden yine havaalanındaydık hava güzeldi ve bugün uçacağıma çok inanıyordum.  Üç ayrı şirketin 16 kişilik uçakları iki saat arayla gelip yolcu alıp gidiyordu, önümde o kadar çok kişi var ki. Saat 12.45 de önümdeki 16 kişi bindi, bir sonrakine kesin binecektim, mutluydum ama o sırada sis bastırdı ve benim önümden uçağa binenler de gidemedi. Bugün hatta yarın uçak kalkmayacaktı.

Mustafa “Katmandu’dan helikoptere biniyoruz” demişti. ‘Nasıl inecekler?’ birde onlar takıldı aklıma, korktum onlar adına. Bir şekilde Katmandu’ya pazar akşamına kadar gitmem gerekiyor ama cumartersi-pazar uçuş yok. 

Tek çözüm yolu vardı. Beş saat Thamdanan’a yürümek, gittiğimiz köyden bir arazi aracına binip başka köye oradan bir başka araca binip başka köye ve oradan Katmandu.

 

Tek çözüm olan bu plana uymaktan başka çarem yoktu. Yolun çok dik çıkışlar ve inişlerden oluştuğu bilgisi daha yürümeden beni o kadar yordu ki.  Çaresiz yürümeye başladım. Aşağıya doğru iniyordum, önümde arkamda insanlar var, onlar da aynı şekilde yolculuk yapacaklar. Bir an önce köye varıp araca binmek istiyorlar.

Mustafa mesaj atmış, Lukla’ya inemedikleri için Surke (2.535m)’ye inmişler, bizde şuan oraya doğru ilerliyoruz. Tabi onlar inip Phakding’e doğru yürüyecekler. Neyse ki sıkıntısız geldiler.

Surke’ye vardığımızda Helikopter uçuşları buradan da iptal olmuştu. Zaten bir umudum yoktu, kendimi 27 saat sürecek yolculuğa hazırlamıştım. İnişlerde sıkıntım yoktu hızlı hızlı yürüyordum, gündüz ulaşabilirsek köye güzel olacaktı.         

Aslında burası da güzel bir parkur. Önce 2.535m’ye indik sonra Chutok La pass geçişinden 2.945m’ye çıktık. Sürekli yükseliyorduk, yürüdüğümüz yol geniş arazi araçlarının geçebileceği genişlikte. Sonra bu yoldan sanırım kestirme diye sola döndük ve dik bir yokuştan çıkmaya başladık. Yukarıdan insanlar ve ve atlar iniyordu, o kadar çok yük yüklemişler ki, hayvanların haline acıdığımdan bakamıyordum, çok üzülüyordum bu hayvanlara. Nihayet son bir yokuş çıktık ve düzlüğe geldik. Hava kararmak üzereyken araçlara bineceğimiz Thamdan Köyü’ne ulaştık. 4 saat 45 dakika yürümüşüm.

Yemek yerken jepp ayarlandı. Thamdan Köyü’nden Jubing Köyü’ne doğru hareket ettik. Yakın zamanda gerçekleşen bir heyelan nedeniyle yollar çok kötü, çok rahatsız ve solumuz genelde uçurum. Gece saat 23.30 gibi köye geldik, arabadan indik ve yürüyerek bir köprüden geçtik. Başka bir jeep ile tekrar yola çıktık. Karanlıktan bir şey görünmüyor, arada geçtiğimiz köylerin ışıkları ve yolda ellerinde fenerlerle dolaşan çocuklara, gençlere rastlıyoruz. Diwali (ışık festivali) devam ediyor. Gece saat 03.00 gibi onların şehir dedikleri yine ışıklar içinde bir yere geldik. Burada bir saat bekledik ve Jepp bindik artık Katmandu’ya otele gidiyorduk ama 14 saat daha yol vardı önümüzde. O kadar yorgundum ki sabaha karşı arabanın fren balatalarına bir şey olmuş onlarla uğraşırlarken uyandım. Gün ağırmış, etrafımda soluk renkli yollar, çamurlu geniş dere yatağı var. Neyse ki araç tamir edildi ve yola devam ediyoruz. Bir yerde durup kahvaltı yapıldı ve yola devam ettik artık o güzel manzara yok, yollar çok kötü.

Cumartesi saat 13.30’da yürüyerek başladığımız bu yolculuğumuz pazar günü saat 16.30’da Katmandu’da konakladığımız otelde bitti.

Katmandu festivalden dolayı ışıl ışıldı ve çoğu mekan kapalıydı.

Bitti mi dönüş çilesi hayır 😊

Pazartesi sabahı saat 09.00’da Katmandu Havaalanı’na giriş yaptım. Çok küçük bir havaalanı, işlemler çabuk bitti ve 12.40 uçağını bekledim. 8 saatlik bir uçuş sonrası saat 19.30’da İstanbul Havaalanı’ndaki servise bineceğimi sanıyordum. Uçağa bindim daha ne olabilirdi 😊 birazdan kalkacaktı ama o ‘birazdan’ çok uzadı, uzadı, uzadı sonra kaptanımız konuştu, iki saatten fazla uçak içinde uçmayı bekledik ve Türkiye.

“Sonu mutluluğa varan bir yol yoktur. Yol mutluluğun kendisidir.”  Guatama Buddha




Ekim – Kasım  2024  / Himalaya Dağları
























Lukla                             2.860m

Namche Bazar          3.440m

Theme                          3.850m

Lungden                      4.350 m

Gokya Vadisi              4.800m

Thangnag                    4358 m

Chola la                      5.420m

Dzonglha                    4.850m

Chola-labuche pass  5450m

Gorak shep                5.545m

Everest Bace Camp   5.364m

Kalaptthar                  5.550m

Lobuche                     4.910m

Periche                        4.371m   

Panboche                    4.371m

Deboche                     3.820m 

Tengboche                 3.860m 

Khunmuji                     3.790m

Tok tok                         3.650m



-        Lukla                                                 Phakding                                                          9,25 km

-        Phankding                                       Namche Bazar                                               10.73 km

-        Namche Bazar                                Theme                                                             9,00 km

-        Theme                                              Lungden                                                           9,74 km

-        Lungden                                            Renjo La– Gokya vadisi                                11,46 km

-        Gokya Vadisi                                   Thangnag                                                          4,06 km

-        Chola                   -                            Zonga                                                               4,49 km

-        Tagnak                                              Chola la  5.420m                                           3,72 km

-        Thangnag                                          Cho la pass  5.420m  – Dzonglha              9,91 km

-        Dzonglha            -                            Gorak shep 5.545m                                     11,29 km

-        Chola-labuche pass                      Gorak shep                                                    11,34 km

-        Gorak shep                                      EBC– Gorak shep                                           5,24 km

-        Goraksep                                         Everest Bace Camp                                       6,21 km

-        Gorak shep                                       Kala Patthar                                                   3,71 km

-        Gorak Shep                                      Lobuche                                                          4,78 km

-        Lobuche                                            Periche                                                           7,81 km

-        Periche                                              Panbolche                                                      5,66 km

-        Panboche                                         Deboche   Tengboche    Khunmjun            10,70 km

-        Khunmuji                                         Tok Tok                                                           13,03 km

-        Tok tok                                             Lukla                                                               8,83 km

-        Lukla                                                  Thamdanan                                                    9,22 km



 



 




















































































































































































































 

 

 

 

 


Yorumlar

Popüler Yayınlar