Verçenik 3.711mt... / 2012 Eylül...


Vargel çiçekleri mi kokusunu salmıştı yoksa yükseklerin cezp edici heybeti mi içimdeki zirve tutkusunu kıpraştırmıştı bilemedim ama Karadeniz yaylalarına ulaşmış ve gözümü Verçenik’e dikmiştim bile.
  
      Ayder’den  yol boyunca sağımızda coşkuyla  akan dere eşlik ederken, solumuzda ise yine Karadeniz’in yeşilin her tonu ile bezenmiş doğası eşliğinde yaklaşık üç saat süren minibüs yolculuğumuz sonunda  Verçenik yaylasındayız.  Arabamızı burada bırakıp, kamp alanına yürüyerek devam edeceğiz.
  
      Çantalarımızı hazırlayıp yolu adımlamaya başladık. Beş kişiydik ve bu bir teknik tırmanıştı. Daha önceden kanyon deneyimim kaya tırmanışım olduğu için problem etmiyordum ama yine de endişem vardı. Doğa bu ne kadar güzel olsa da, bizleri ne kadar güzel ağırlasa da bazen şartları bizim kendi doğamıza uymuyor.
  
     Hava çok güzeldi. Hafif hafif rüzgar yüzümüze vuruyordu, yol yorucu değildi ama yavaş ilerliyordum. Tepeleri aştık, derelerden atladık. İki saatin sonunda karşımıza çıktı kapalı göller dedikleri kamp kuracağımız yer . Muhteşem bir görünümü vardı. Gölün ortasında küçük bir adacık oluşmuş kartpostal gibi önümdeydi.
  
     Hemen çadırlarımızı kurduk. Matı serip uzandım, gökyüzü masmavi, güneş ise içimi ısıtıyor. Bura da  olduğum için ne kadar şanslı olduğumu biliyorum onun için doğanın bana  sunduğu güzelliğin keyfini  sessizce çıkarıyorum.  Ruhumu dinlendiriyorum.  
  
     Daha sonra kısa bir eğitim için kaya tırmanışı ve inişi yapacağımız yere gittik  pratik yapmamız gerekiyordu. Gerekli ön bilgiler alındı ve pratiğimizi tamamladık
  
        Yukarıda neyle karşılaşacağımızı bilmiyordum ve bu durum beni daha çok cezbediyordu.  Erken yattım. Biran önce sabah olmasını istiyorum.
        Saat gecenin 04:30’u dışarıdan Osman’ın ve Oruç’un  sesi geliyordu. Hava karanlık, kalkıp hazırlanıyoruz, vakit geldi. Kahvaltı yapmadık. Baca denilen yerde yapacakmışız kahvaltımızı. Zaten oraya kadar kolaymış, olay baca kısmını geçip zirve yapmak.
  
        Bedenimle ve ruhumla hazırdım. Zirve yapmak istiyordum. Çok istiyordum. Zirve yapmadan dönersek üzülecektim biliyorum,  Çıkamazsak “ Dağ orada başka zaman çıkarız” diyeceğiz.  Bende “evet”  diyerek üzüntümü gizleyeceğim… Dağ orada ama ben hep burada değilim ki . Zirveye çıkıp bir de oradan baksam şu güzelliğe, farklı açıdan daha net görmek istiyorum. Kuşların gözüyle aşağıya bakmak istiyorum daha geniş açıyla. Üstelik  zirveden başka zirvelerde görünüyor bunu da biliyorum. 
  
       Yola çıktık karanlığı bir miktar ay ışığı aydınlatmış. Başka bir güzellik içinde adımlıyoruz. Karadeniz’in her hali güzel.  Her halini seviyorum gece , gündüz, yağmurlu, güneşli, sisli  en çok  güneş batarken dağlara kızıllığı vurduğu  andaki değişimini seviyorum.    
  
         Beş kişiyiz yine arkadan gidiyorum, adımlarımı ağır ağır atıyor, yavaş yavaş  yükselerek kendimi yormuyor, yüksekliğe alışıyorum, arkadaşlarımı da bekletiyordum.
  
         Bacaya gitmek için sabırsızlanıyorum çünkü kahvaltıyı da orada yapacakmışız.  Çarşaklar  beni yoruyordu.

          İşte Karadeniz’in başka bir  güzel hali gün açıyordu. Arkasından güneş doğmaya ve  yavaş yavaş bize doğru gelmeye başladı. Soğuk olduğu için güneşi bekliyordum.
  
         Tam ne kadar yürüdük bilemiyorum arkaya döndüğümde kamp alanımızı görüyordum. Kamp alanındaki gölden bir tane daha görünüyordu. Bir tanede sağda var ne güzel yükseldikçe başka göller  görebiliyorduk. 
  
         Artık çok yoruldum yürümekten,  önümüze büyük kayalar çıkmaya başladı  bu kayalardan tırmanıyorduk, kollarımızı ve ayaklarımızı daha çok yükleniyorduk,  yorulduğumu tırmanırken daha fazla hissediyorum. Kocaman kaya parçalarını üst üste dizmişler. Tırmanması ne kadar yorsa da keyif almaya başladım bir süre sonra,    
  
          Sonunda bacanın olduğu yere yaklaştık… Küçücük adım atsan geçecekmişsin gibi uzaklıkta olan kayadan diğer  yere geçmemiz gerekiyor.  Ama tehlikeli, Sevda ile  emniyet kemerlerimizi giyerken, Orkun, Oruç ve Osman istasyon kurmaya başladılar.  İstasyon kurulma işlemi sonrası, tek tek karşıya geçtik, daha sonra çantalarımızı geçirdik, çantamızın içinde kahvaltımız var daha önemliydi benim için. Artık bacaya gelmiştik.. Bundan sonra ip yardımı ile tırmanacaktık. Ama önce kahvaltı. Hava soğuk ve üşüyorum.  Güneş  arkamızdan bizi takip ediyor ama henüz yetişemedi bize  
  
          İlk Baca tırmanışımız için Oruç  istasyon kurmak için  yukarıya tırmanmaya başlamıştı. Telsizlerle anlaşıyoruz, kendisini yukarıda göremiyoruz. Artık birbirimizin görüş açısında değiliz. İstasyon kurulumu bitti ve tırmanmaya başladım. Vardığımda tekrar bir tırmanış olduğunu öğrendim ve bir tane daha, sonunda son tırmanışımız. Bu yere kadar tırmanışlarımız kolay görünse de bizleri yoruyordu.  
  
          Ve işte zirve…  3.711mt…. Benim ilk teknik zirvem ve Kaçkar Dağları’nın  en zor zirvesiymiş bunu da şimdi öğrendim.  Aklımdan geçen en zoru başarmak falan değil aslında,  sevincim Kaçkarların diğer zirvelerine de çıkabilecek olmamdı.   Oruç’un ilk lider  tırmanışı, Sevda’nın ilk teknik malzeme ile tanışması, Osman ve Orkun daha önce bu zirveyi yapmışlar, onlar için ilk olan sanırım benimle birlikte Verçenik zirvesi. J
  
          Zirvedeyim içim kıpır kıpır . Hava o kadar güzel ki.  Aşağıda kamp alanımızı görüyorum, arabayı bıraktığımız yeri, ilerdeki Kaçkar zirvesini… Küçük büyük göller görüş alanımda çoğalmış. Başka zirveler de var. Heyecanla etrafıma bakıyorum. Hava açık her yeri görebiliyordum. Uçsuz bucaksız yer-gök  her yeri hafızama kazıyorum o kadar mutluyum ki, burada olmanın tarifi yok. Doğa beni yine ödüllendirdi ben ona saygı gösterdim o da tüm güzelliğini önüme serdi.  Arkadaşlarıma sarılıyorum teşekkür etmek için benimle burada oldukları için.
  
       Zirve defterimiz yok. Bir kağıt bulduk daha önce çıkan bir iki grubun yazısı var üzerinde bizde ekliyoruz isimlerimizi.  
  
       Artık kamp alanına dönme vakti  şuradan süzülerek bulutların arasından inebilsek ne güzel olurdu.
  
       İnişimizin daha dikkatli olması lazımdı. Ben hala zirvenin güzelliği ile sarhoşum. İniyoruz iniş için istasyonlar kuruluyor, istasyon kurulması uzun sürüyor ama  inişimizi çok  rahatlatıyor.
  
       Çıkarken tırmanmaya  başladığımız yere bıraktığımız batonlarımızı alıyor ve inişe devam ediyoruz. İnişimiz kolay değil. Tehlikeli hala yüksekteyiz ve ayağımızı kaymasıyla istemediğimiz sonuçlar olabilir. Tedirgin bir şekilde inişimizi gerçekleştiriyorum. Aklım zirvedeki güzellikte, arkadaşlarım acele ediyordu. Hava kararmadan çadırımızı toplayıp arabanın oraya gitmemiz gerekiyordu.  
  
        Saat 17:30 gibi Osman ile Sevda çadır yerine varıyorlar onları uzaktan görüyordum. Sonra biz yanlarına gidiyoruz ve hiç dinlenmeden yola devam ediyoruz arabanın bulunduğu yere doğru yürüyoruz.  





  

Yorumlar

Popüler Yayınlar