OLMAK İSTEDİĞİM YERDEYİM
İlk zirve defterime de yazdığım gibi: BURADAYIM MUTLUYUM
Bu iki kelimelik kısa cümleye uzun bir yoldan ulaştım. Üstelik bundan birkaç yıl önce yolunu kaybeden bir grupla 22 km’lik ilk yürüyüşle başladı her şey
Ablam Nilüfer ara sıra katıldığı grubun bir yürüyüşüne beni de çağırdığında bu zirveyi hayal etmemiştim, yolu kaybedip 40 metrelik bir yardan ilk ip inişimi gerçekleştirip gecenin bir vakti yorgun argın bir köy kahvesine ulaştığımızda gruptaki insanlar bir daha beni bu dağlara çıkaramayacaklarını düşünüyordu ama grubun demirbaşı haline gelmiştim bile
Sonra her hafta adımladım yolları.
Mevsim geçişlerini gördüm.
Sonbaharın kışa dönüşmesini, kışın beyaz yorganını çekerken yeryüzünden papatyaların bahar ilanını.
Önceleri bulutların arasından sızıp, tenime hafif ısırıklar atan güneşin hâkimiyetinde yazın gelişini gördüm.
Doğanın ritmine ayak uydurmaya çalışırken, farkında olmadan hayata bakış açım değişmiş.
Yaşadığım tecrübeler kişiliğime, işime, sosyal hayatıma yansımıştı.
Doğa öylesine dingin, öylesine hesapsız ve karmaşık düzeni içinde öylesine durağan ki içime dönüp kendimi dinleme fırsatı veriyordu.
Doğaya olan inancım, kendime olan inancımı ve saygımı arttırdı.Ne kadar çok şey öğrendimse, hemen ardından hiçbir şey bilmediğimi de fark ettim ve hep daha fazlasını istedim. “bu kadınların istekleri bitip tükenmez” demedi “kadındır, benimle baş edemez, güçsüzdür” demedi. Ben ona uyum sağladıkça tüm güzelliklerini önüme serdi, beni ödüllendirdi.
Doğa yürüyüşlerinin yanı sıra yaptığım kültür gezileri ile yaşadığım ülkeyi, tarihini ve insanları tanıma fırsatı buldum.
Zamanla doğa içlerine, kuytularına, kalbine doğru çekmeye başladı beni ya da ben öyle olsun istedim. Kanyon geçişlerine ilgim böyle başladı. Mevlana gibi “bulanmadan, durmadan akmak ne güzel” deyip kendimi sulara bıraktım.

Bir yandan hayretle seyrettiğim kanyon oluşumlarının muhteşemliği mi, aniden önümüze çıkan ve atlamayı gerektiren kaya parçaları mı ya da atladığımız suyun bulanıklığından tedirgin oluşumuz mu beni bu kadar heyecanlandırdı bilemiyorum.
Cümlelere dökemeyecek kadar keyif aldım.
Birçok yerde kamp yapmış biri olarak kanyonda kamp yapmanın ayrıcalığını öğrendim. Çamur, yorgunluk, ıslak kıyafetler, gün ışığında her şey olumsuz ama olumsuzluklar aniden yerini derin bir sessizliğe bırakıyor. Gürültüyle akan suyun yankılanan sesi bile sanki bu dingin sessizliğin tanımına katılıyor.
Gürültülü sessizliği duydunuz mu?Kanyonda yıldızların altında bu gürültülü sessizlikte iç hesaplaşmalarınız başlıyor. Başka kimle, neyle hesaplaşabilirsiniz ki? Doğanın kucağında aciz bir insan…
Her yolculuktan, her dağdan, her kanyondan, her aktiviteden sonra yaşadığım metropole dönüşte damağımda keyifli bir tatla, mutlu, huzurlu, dingin, arınmış ve sağlıklı hissediyorum kendimi.
Bedenim yoruluyor, kabul. Ama ruhum dinleniyor, temizleniyor, arınıyor. Sonra ruhum, bedenimi dinlendiriyor.
İşte böyle…
Yürüdüm, yüzdüm hatta suda sürüklendim, tırmandım, indim ve artık Zirve’deyim.
Edge Kurucularına ve bu gruba gönül veren sizlere teşekkür ederim.
Yorumlar