Horma Kanyonu 17-18 Temmuz 2010

İşte bir kez daha kanyon yolundayım. Beni yine söyledikleri saatte duraktan aldılar. Uğur ve Soner vardı bu seferki faaliyette ve memleketi Kastamonu olan şoförümüz. Bu benim ikinci kanyon geçişim, Hasan Abi bu zamana kadar Horma Kanyonu’ndan 16 kişi geçti dedi. Ben bu durumda 17. kişiyim, Ahmet sen 26.kişisin J
Arabadan inip kıyafet değişikliği ve çanta yerleştirme işleminden sonra kanyona girmek için her şey hazır. İçim kıpır kıpır. Patikadan yürüyoruz, yürüdük yürüdük… Önce ayaklarımız ıslandı ilerledikçe su seviyesi belimize kadar çıktı ve daha da yükseldi. Su soğuk hem de çok soğuk. En azından ben üşüdüm. Su durgun ama seviye yüksek (seviyenin yüksek olduğunu Hasan abi söyledi, bilemem, kıyaslayacağım kaç kanyona girdim ki J)
İlk ip inişimizi gerçekleştirdik, kısa bir yürüyüş ve yine ip inişi. Oldukça kısa mesafelerde ip inişi yapıyoruz, birini iniyoruz diğeri başlıyor. İnişler zaman alıyordu. İstasyon kurmak, 10 kişinin geçmesi daha sonra çantaları geçirmemiz sonra bir iniş daha. Sık inişler yoruyordu. Su da soğuk olunca beklemek zor geliyor. Kamp yapmak istediğimiz asıl yere ulaşamadık, yavaş ilerliyorduk ve zamanımız kamp yerine gitmek için uygun değildi. Alternatif olabilecek bir yere geldik. Kamp için uygundu bu yer ama çadır açmak için uygun değildi. Dört ayrı ip inişi kanyon ve İstanbul-İzmit-Kastamonu arasındaki yol mesafemiz bizi çok yordu. Çantalarımız sağlamdı, su almamıştı. Kıyafetlerimiz kuruydu ama Uğur’un ıslanmış hemen diğer arkadaşlar kıyafet takviyesi yaptılar. Hepimiz Uğur’un durumunu çok iyi biliyorduk, aynı durumu Harmankaya Kanyonu’nda ben hariç herkes yaşamıştı. Akşam yemeğinden sonra hemen yatıldı. İlk yatan da ben oldum. Daha kanyon içindeyken esnemeye başlamıştım. Çadırımı kuramamıştım, ama çok keyif aldım dışarıda yatmaktan. Gözümü açıyorum yıldızlar, sonra dalıyorum tabi zemin rahatsız gene uyanıyorum, açıyorum gözümü sayamayacağım kadar çok yıldız var. Dayanamıyorum gözüm kapanıyor yorgunluktan ama kalktım biraz oturdum seyrettim, dinledim şelaleyi sonra dayanamadım yattım. Sabah seslere uyandım. Kahvaltı sonrası ıslak neoplenleri giydik atladık. Su buz gibi geldi … Kısa bir yürüyüş ve yüzdükten sonra ip ile inmemiz gereken bir yere geldik. Önce şelaleden inme kararı aldık. Soner’i yolladık ama Soner indiği yerdeki şelalenin akışı yüzünden nefes alamadı herkes panik oldu. Ben henüz aşağıdaki olayın tehlikesini anlayamadım ortamdaki paniği görünce anladım ama Orkun sakinliğini korudu. “Herkes sakin olsun diye bağırdı” biran herkes durdu ve kendine geldi. Orkun tüm sakinliğiyle yapılması gerekeni söyledi ve Soner’i çıkardık. Geçiş için başka bir yer seçildi. İki tane bolt çakma işlemi ve çantalar nedeniyle bizim geçişimiz uzun sürdü… Biraz yürüdük bir iniş daha vardı. Su sert akmıyordu onun için inişler dışında yürüme ve yüzme mesafelerimizde zorluk çekmedik. Aşağısını görmediğimiz bir yere geldik. Önce Orkun indi, sonra Ahmet ve Murat. Ben indiğimde Ahmet ve Murat suya inmişlerdi. Ben şelalenin ortasında durup gelen çantaları alıp aşağıdaki arkadaşlara veriyordum. Orkun video çekimi yapıyordu. Çantalar için durduğum yer o kadar güzeldi ki benim üzerimden şelale akıyordu, çok kuvvetli bir şekilde, suları üzerime dolu gibi geliyordu, çantaların geldiği yöne bakınca yüzüme yüzüme vuruyordu. Çantaların transferi ve inişler tamamlandı yüzerek ilerledik ve asıl kamp için düşündüğümüz yere geldik. Kamp için bu kanyondaki en iyi yermiş gerçekten ama duraklamadan devam ettik. Normalde kanyondan çoktan çıkmış olmamız lazımdı. Kanyonda zaman hızlı geçiyordu bizse yavaştık. Önümüze çıkan şelalenin durumu hoş görünmüyordu riske atmamak için kamp alanındaki patikadan yürüdük ama şelaleden inmesekte Orkun şelalenin başına bold çaktırdı Murat’a, öğrensin diye, seneye gene gideceğiz ya, hazırlık yapıyoruz... Patika da aslında patika değildi öyle ağaçların arasından ilerledik, kimse geçmediğinden bir yol oluşmamış. İp ile iniş yapacağımız bir yere geldik. Bu son ip inişiymiş… Oradan da indik çantalar ve kendimiz. Yüzdük, yürüdük ve Ilıca Şelalesi’nin üzerine geldik. Artık su ile işimiz kalmamıştı. Yemek yiyeceğimiz ve arabanın bizi beklediği yere patikadan 10 dakika kadar yürüme mesafesiyle gittik. Çantam çok ağırdı. İp çantası bendeydi ipler ıslanınca ağır oluyor… Gerçi kanyona girerken hafif geliyordu, ben çok yorulmuş olabilirimde J Hasan Abiye, tüm bilgisini bize aktarıp, tüm inişlerde bilgi ve tecrübesini paylaştığı için Orkun’a ve kanyon ekibi Şenol,Ahmet,Murat,Uğur,Soner,Elif,Volkan’a ayrı ayrı teşekkür ederim. Bahadır’a da Edge ile tanışmamı ve kanyon için verdiği manevi desteği için teşekkür ederim Nilgün ÖZDEMİR

Yorumlar

Popüler Yayınlar